Erteleme bir hastalık değildir. Bir duygu yönetimi problemidir. Erteleme ile aslında kendilerine göre zor ve zaman alacak şeyleri kendilerini kandırıp başka bir zamanda yapma düşüncesidir. Yapılması gereken bir işi ya da dersi yapmak için başına oturduğunda aslında normalde yapmayacağınız ev işlerini yapma düşüncesi ve bahaneler akla gelip ve önce o işleri yapıp daha sonra ödevi yapmak istenir. Aslında bu çok yanlış bir düşüncedir. Bir davranışı ne kadar ertelersen o kadar büyür ve zorlaşır. O yüzden ertelemeden önce bahanelerden kurtulmalı ve o işi yapmadan başka bir şeye başlamama düşüncesi akla gelmelidir. Bu süreçte başvuracağımız yöntemlerden biri de işi bölerek yapmaktır. Bu sayede hem daha az yoruluruz hem de başaramayacağımız o zor şey daha kolay hale gelir. Ertelemekle bireyde stres oluşur ve birey bu stresten kurtulmak amacıyla yine bahanelere başvurur. Ertelemeyle beraberinde gelen başarısızlık ve sosyal yaşamında plansızlık ortaya çıkar. Plansızlığın beraberinde suçluluk duygusu gelir. Aslında zamana yayarak yapmak yerine o işi son zamana sıkıştırmayla beraber birey yetiştiremeyeceğini düşünüp stres olur.  Bir işi sevmemek o işi ertelemeyle doğru orantıda ilerler. Yani işi ne kadar çok seversek ya da alışkanlık haline getirirsek o kadar erteleme alışkanlığı azalacaktır.  O işi çevremizdeki insanlara söyleyerek yardım isteyebiliriz. Bu sayede yükümüz ve işin hallolma süresi daha da kısalacaktır. İşe en zor olanından başlarsak devamındaki işleri yaparken o kadar zorlanmayız ve daha kolay gelecektir. Aslında işler üzerinde çok düşünmek de gözümüzde daha çok o işi büyütür. Ve aslında en önemli olansa kendine inanmaktır. Çünkü “İnanmak başarmanın yarısıdır.”

Elmas ÇEVİK
Rehber Öğretmen