Kainat dediğimiz şu yaşlı çınar, birçok yolcuyu misafir, birçok misafiri de yolcu etti. Gelip geçenler arasından kimisi hatırda kaldı, kimisi kalmadı. Ama birisi var ki yüreklerde hatıra kaldı.

Yıl 571, Nisan ayının 20’si, günlerden Pazartesi. İşte bu tarihte kainatın her yeri bir nur ile aydınlandı. Aylar ayları, yıllar yılları kovaladı. O kainatın nuruydu ama bunu çocukluğunda bilmiyordu. Bekledi, bekledi, bekledi… Uzun yıllar sabretti. Toprak yağmuru nasıl beklemişse o da öyle bekledi. Bilmediği bir şeyin olduğunu, zamanı gelince bu bilmediği şeyin ona bildirileceğini biliyordu. Bilmese bile umut ediyordu. Biliyordu ki ALLAH’TAN ümit kesilmezdi.

Uzun zaman geçti. Vaktin yaklaştığını hissediyordu. Biliyordu ki “bilmek acı çekmekti ” ama yine de öğrenmek istiyordu. Hayal etti, bekledi. Ömrünün çoğunu beklemekle geçirdi.

Allah sabredenlerle beraber değil miydi ?
Ona düşen de beklemekti , sabretmekti…

Rukiye Betül Küçükkahveci
Türkiye Derste Öğrencisi